17 Ekim 2024

“AKP’li kafası” nasıl çalışıyor?

Değeri 2 milyar doları bulan ve yaklaşık 12 bin kişinin çalıştığı bir Türk markası üzerinde tartışmalı bir durumun oluşmasından Bakan Yumaklı sorumlu tutuluyormuş. Belli ki Bakan’ın görevinin halk sağlığını korumak değil, markanın değerini korumak olduğu konusunda aralarında bir mutabakat var

Bir süredir beklenen “kabine revizyonu” bugünlerin en gözde kulis konularından biri.

Dedikodular doğruysa “TBMM yumrukçusu” Alpay Özalan, Spor Bakanlığı’na getirilecekmiş.

Bunu duyunca konserde genç bir kadını yumrukladığı için böbürlenen AKP Keskin Gençlik Kolları Başkanı magandanın da Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlığa getirilmesinin iyi olabileceğini düşündüm. Tam AKP’ye yakışan bir karakter bu arkadaş, politikada yükselecektir, görürsünüz.

Ayrıca her ikisi de meselelere köktenci çözümler ile yaklaşıyorlar, kabineye girerlerse Reis’in işini çok kolaylaştırırlar! Dövülmesi lazım gelen bir bakan filan olursa, Reis’in kendisini yorması gerekmesin diye!

Görevden alınacağı söylenen bakanlardan biri de Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı.

Fatih Altaylı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Bakan Yumaklı’ya bir kabine toplantısı sırasında “Siz bu işi hiç bilmiyormuşsunuz” dediğini anlatmıştı.

Benim de kulağımda bu kalmış, her halde “işi daha iyi bilen birisi var” diye düşünmüştüm.

Ancak T24’teki kulis haberini okuyunca “bu işlerden hiç anlamayan birisi varsa o da sensin” diye aklımdan geçirdim.

Bununla da kalmadım, AKP’lilerin düşünce sistematiğini kavramak konusunda daha çok çalışmam gerektiğini düşündüm.

AKP kulislerinde Tarım Bakanı’nın görevden alınmasının istenmesinin nedeni gıda denetimlerinde ürünlerinde domuz eti tespit edildiği belirlenen, ancak daha sonra bunun sabotaj olduğu iddia edilen Köfteci Yusuf olayındaki tutumuymuş.

Siz de şimdi bunu okuyunca benim gibi düşünüp, olayın açıklanması sırasında yaşanan örtbas etmeye yönelik işlemler nedeniyle görevden alınacağını düşünmüş olabilirsiniz. Yanılıyorsunuz.

Dedim ya bu AKP’lilerin kafası başka türlü çalışıyor, biz sıradan fanilerin anlayabileceği bir şey değil.

Bakan’ın AKP içinde yoğun eleştirilere muhatap olmasının nedeni Köfteci Yusuf’un “marka değeri!”

Değeri 2 milyar doları bulan ve yaklaşık 12 bin kişinin çalıştığı bir Türk markası üzerinde tartışmalı bir durumun oluşmasından Bakan Yumaklı sorumlu tutuluyormuş.

Belli ki Bakan’ın görevinin halk sağlığını korumak değil, markanın değerini korumak olduğu konusunda aralarında bir mutabakat var.

Kırk yıl düşünsem bunu akıl edemezdim.

* * *

Sorun gerçekten bakanlarda mı?

Tek adam olarak yönetmenin yaratacağı en önemli sorun çevrenizde “bu yanlış, öyle de değil de böyle mi yapsak” diyecek kimsenin kalmamasıdır. AKP’de yaşanan bu

Kabinede ve AKP yönetiminde bazı değişiklikler yapılacağını, Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin “Özümüzden Geleceğe Türkiye Buluşmaları” programında açıklamıştı.

“Emektarların tecrübelerini dışlamadan, yeni isimlerle kadromuzu takviye edeceğiz” dediğini not etmiştim.

Bu sözlerden anlıyorum ki koltuğunu kaybedecek olanlar daha çok eski isimler.

Erdoğan yeni isimler ile yeni bir başlangıç havası yakalamaya çalışıyor gibi görünüyor ama ben baştan söylemiş olayım ki boşa çaba.

Hatta belki bıraksa ve böyle dağınık kalsa daha iyi bile olabilir.

Tecrübe, liyakatsizliği tamamen ortadan kaldırmasa da yine de işe yarar bir şeydir.

Çünkü Cumhurbaşkanı’nın bulduğu yeni isimler, eskilerinden kötü çıkıyor. Hepsi de değil tabii ama 22 yıldır gördüğüm bu.

Bugünkü Cumhurbaşkanlığı Kabinesi adı verilen heyete bir bakın, en az yarısı Türkiye’nin büyük holdinglerinde, önemli şirketlerinde alt kademelerde müdür bile olamaz. Ama bakan sıfatıyla iş görmeye çalışıyorlar.

Erdoğan’ın ve partisinin, sadece bazı yüzleri değiştirerek yola devam edebileceklerini zannetmeleri ilgimi çekmiyor da değil.

Yaptıkları; hep aynı deneyi, aynı şartlar altında tekrarlayıp, farklı bir sonuç bekleyen yeteneksiz kimyagerin durumuna benziyor.

Sormazlar ama bana soracak olurlarsa söyleyeyim ki sorun “kişilerden” önce “kişide!”

Erdoğan, partiyi kurarken yola çıktığı çekirdek kadroyu öyle bir dağıttı ki kendisinden başka kimse kalmadı.

Tek adam olarak yönetmenin yaratacağı en önemli sorun çevrenizde “bu yanlış, öyle değil de böyle mi yapsak” diyecek kimsenin kalmamasıdır.

AKP’de yaşanan bu.

Bir yandan sistemin yürümesinde önemli roller yüklenmiş kurumların içi boşaldı.

Diğer yandan giderek düşen insan kalitesi ve sorgulanmayan, eleştiri süzgecinden geçirilmeyen kararlar ile sonunda duvara toslandı.

AKP’nin ve Erdoğan’ın temel sorunu bu ama çevresinde bunu söyleyebilecek kimsesi de artık yok.

* * *

Alanya Mangosu ve Tarım bakanları

Artık tarım fuarlarında Alanya Mangosu bir marka olarak yer alıyor... Toprak verimli, iklim müsait. Eksik olan devletin başı sonu belli bir tarım politikasının olmaması. Tarım Bakanı’nın biri gidiyor, biri geliyor. Makam araçları şahane. Ama ekilen arazi miktarı her yıl azalıyor...
Alanya Mangosu

Dünya Gıda Günü, dün Türkiye’de de kutlandı.

Türkiye, gıda güvenliği konusunda son 10 yılda 13 sıra geriledi, 36. sıradaydık, 49’a düştük.

Erdoğan hükümetinin olmayan tarım politikası yüzünden burada da duramayacağımız açık.

2003 yılında bu ülkede 2 milyon 800 bin çiftçi vardı, 20 yılda 500 bin kişi azaldı.

26 milyon dekar tarım arazisinde artık çiftçilik yapılmıyor. Neredeyse Hollanda yüzölçümünde bir alan bu.

Gelecek yıl daha da azalacak, çünkü çiftçi hükümet politikası olarak bu işten uzaklaştırılıyor.

Yıllık enflasyonun resmi rakamlarla yüzde 50’nin üzerinde olduğu, tarımsal girdi fiyatlarının yüzde 40’ın üzerinde arttığı bir ülkede buğday fiyatları yüzde 12, arpa fiyatları yüzde 4, çeltik fiyatları yüzde 25, şeker pancarı fiyatları yüzde 28 artarsa, ertesi yıl kimse tarlasını sürmez.

Oysa Türkiye, her türlü tarım ürününün yetişebileceği bir ülke.

Bir örnek olay var: Alanya Mangosu.

Mango, Türkiye’de yetişen bir ürün değildi.

Bir tarım gönüllüsü, Mustafa Ezici, 2005 yılında 16 fidan ile Alanya’da mango üretimi yapılıp yapılamayacağına ilişkin ARGE çalışmalarına başladı.

Bu fideler Alanya ve Gazipaşa’da açık araziye dikildi. İlk meyveler 2019 yılında alınabildi. Bunun üzerine Mısır’dan 56 bin adet mango fidanı ithal edildi. Bir bölümü seralara, bir bölümü açık araziye dikilmek üzere çiftçilere dağıtıldı. Şu anda Samandağ’dan İzmir’e kadar seralarda ve açık arazide mango yetiştiriliyor. Serada yılda iki kez ürün alınabiliyor.

Artık tarım fuarlarında Alanya Mangosu bir marka olarak yer alıyor.

Bunun dışında 42 çeşit tropik meyvenin yaygın üretimi için çalışılıyor. Papaya, ejder meyvesi, çekirdeksiz nar gibi tropik meyveler bunlar.

Toprak verimli, iklim müsait. Eksik olan devletin başı sonu belli bir tarım politikasının olmaması.

Tarım Bakanı’nın biri gidiyor, biri geliyor. Makam araçları şahane. Ama ekilen arazi miktarı her yıl azalıyor.

Alanya Mangosu örneğine bakın. İsteyince neler olabiliyor.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürütmektedir.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucusu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

CHP’nin vakti daralıyor

Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı ve yaşam biçimine müdahale endişelerinin öne çıktığı kampanyaların nasıl sonuç verdiğini biliyoruz. CHP, eski aklıyla hareket etmeye devam ederse, önümüzdeki seçimde de Erdoğan’ı ve AKP’yi yenemez

Sinirlenen Adam’ın subliminal video mesajı

Bahçeli, terk edilmiş bir âşık gibi tek başına. Oturuyor, gözleri bir bilinmeze dalmış. Subliminal mesajlarla bir şeyler anlatmaya çalışıyor ama Erdoğan hiç oralı değil

Muhalif gazetecileri hapse tıkma hazırlığı

"Devletin iç ve dış siyasal yararları" gibi herkesin kendine göre tanımlayabileceği, son derece muğlak ve her yöne çekilecek bir gerekçeyle, basına sansür getiriliyor

"
"